Dilin Hayatımızdaki Yeri ve İkinci Dil Edinimi
Hayatınızda dil öğrenmede çok iyi olan insanlar tanıyor musunuz?
Peki ya sizce herkes aşağı yukarı ikinci bir dili aynı şekilde mi öğreniyor?
Dil, insan hayatının tam merkezinde yer alır; sevgiyi, nefreti, başarıyı ve tatmini ifade etmenin, hatta en basit mutlulukları dile getirmenin en güçlü aracıdır. Fikir ve deneyim alışverişi yapmamızı, sosyal bağlar kurmamızı sağlayan dil, aynı zamanda insanlığın en benzersiz ve etkili iletişim köprüsüdür.
Dünyanın dört bir yanındaki insanların birbirinden farklı öğrenme stilleri bulunduğunu görüyoruz ve bu farklı stiller, başarıya ulaşmada çeşitli yollar sunmaktadır. Her bireyin kendine özgü bir öğrenme tarzı vardır ve bu, dil öğrenme sürecini benzersiz kılar. Ancak, dil öğrenme sürecinde her zaman aynı başarıyı yakalayamayan kişilere de rastlamak mümkündür.
Dil öğrenimindeki bu bireysel farklılıkları anlamak ve bu süreci daha verimli hale getirmek için, İkinci Dil Edinimi (SLA: Second Language Acquisition) alanına odaklanmak önemlidir. SLA, dil öğrenme süreçlerini ve bireyler arasındaki farklılıkları inceleyen bir alandır ve bu konuda derinlemesine bir anlayış geliştirilmesine yardımcı olur.
İkinci Dil Ediniminin Önemi
İkinci dil edinimi, yalnızca bireylerin dil öğrenme süreçlerindeki zorluklarını anlamakla kalmaz, aynı zamanda bu süreci daha etkili ve verimli hale getirmek için yollar sunar. Bu anlayış, dil öğretim yöntemlerinin geliştirilmesine katkı sağlarken, bireylerin dil öğrenirken motivasyonlarını yüksek tutmalarına ve kişisel hedeflerine daha kolay ulaşmalarına yardımcı olur. Ayrıca, kültürler arası iletişimi güçlendiren ve bireyin dünya ile bağlantısını derinleştiren ikinci dil edinimi, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde büyük bir öneme sahiptir.
İkinci dil edinimi, bireylerin ana dillerinin ardından başka bir dili öğrenme sürecini tanımlar. Her ne kadar “ikinci dil edinimi” terimi kullanılsa da, bu süreç üçüncü, dördüncü veya daha fazla dilin öğrenimini de kapsamaktadır. Uygulamalı dil biliminin bir alt disiplini olarak kabul edilen ikinci dil edinimi, aynı zamanda psikoloji ve eğitim gibi pek çok farklı disiplinin de araştırma alanına girmekte ve bu alanlardaki çalışmalarla zenginleşmektedir.
Dil Edinimi ve Dil Öğrenimi Arasındaki Fark
Dil edinimi ve dil öğrenimi, sıklıkla birbirinin yerine kullanılsa da, aslında oldukça farklı süreçlerdir. Dil edinimi, doğal ve bilinçli olmayan bir süreçtir; bireyler, çocukluktan itibaren çevrelerinden duydukları dilin içine doğar ve etkileşimler yoluyla dil becerilerini geliştirirler. Bu süreç, genellikle anadil edinimiyle ilişkilendirilir ve bireyler, dilin gramer ve kurallarını farkında olmadan öğrenirler. Öte yandan, dil öğrenimi daha bilinçli bir çaba gerektirir; bireyler, genellikle okulda ya da bir öğretmen rehberliğinde, dilin kurallarını öğrenir ve bu kuralları uygulamaya çalışırlar. Dil öğrenimi, dil becerilerinin teorik bir şekilde öğrenilmesini ve yapılandırılmasını içerirken, dil edinimi daha çok pratik ve etkileşimsel bir süreçtir.
Tarihsel Gelişim ve Teoriler
İkinci dil edinimi, 1980’lerde başlı başına bir araştırma alanı haline gelmiştir. Bu, ikinci dil öğrenimine yönelik teorilerin artmasıyla mümkün olmuştur. Bu teorilerden bazıları, dil öğreniminin doğuştan gelen bilişsel yeteneklerden kaynaklandığını savunurken, diğerleri ise dil ediniminin insanlar arasındaki etkileşimlerle şekillenen sosyal bir süreç olduğunu öne sürmektedir.
Görüşler arasındaki bu çeşitlilik, dil öğrenme süreçlerini daha iyi anlamak ve bu süreci geliştirmek için zengin bir araştırma zemini sunar. Bu noktada, farklı dil edinimi yaklaşımlarına göz atmak, hem bireylerin hem de dil öğretmenlerinin bu süreçte daha bilinçli adımlar atmasına yardımcı olacaktır. Şimdi, dil öğrenme süreçlerini şekillendiren bu yaklaşımlara yakından göz atalım.
Grammar Translation (Dilbilgisi-Çeviri Yöntemi)
Dilbilgisi-çevri yöntemi, dil öğretiminde klasik ve geleneksel bir yaklaşımdır. Bu yöntemde, dilin gramer yapıları ve kelime bilgisi, öğrencilerin anadilinden hedef dile çevrilerek öğretilir. Öğrenciler, dilin kurallarını ezberleyerek ve kelimeleri çevirmeyi öğrenerek dil becerilerini geliştirirler. Genellikle dildeki kurallar ve yapılar, anadilde açıklanır ve öğrenciler, dilin gramatik yapılarını uygulamalı bir şekilde öğrenmeye çalışır. Bu yöntem, dilin konuşma ve dinleme becerilerine odaklanmaz; daha çok yazılı dil ve gramer üzerinde yoğunlaşır.
Direct Method (Doğrudan Yöntem)
Doğrudan yöntem, dil öğretiminde anadili kullanmayı en aza indirgemeye ve öğrencilerin hedef dili doğrudan öğrenmelerine odaklanır. Bu yöntemde, öğrenciler yeni kelimeleri ve dil yapılarını hedef dilde öğrenirler ve öğrenilen kelimeler, doğal bir bağlamda kullanılmaya çalışılır. Dilin gramer kuralları, öğrencilerin kendiliğinden anlamaları beklenerek öğretilir. Bu yöntemin en önemli özelliklerinden biri, öğrencilere anlamadan çevirmeler yapmalarının engellenmesidir. Öğrenciler, dil becerilerini dinleme ve konuşma üzerinde yoğunlaşarak geliştirirler.
Audiolingual Method / Audiolingualism – Behaviorism (Sesli Dil Yöntemi / Davranışçılık)
Sesli dil yöntemi, davranışçılık teorisine dayanır ve dil öğrenmenin, tekrarlama, pekiştirme ve modelleme yoluyla sağlanabileceğini savunur. Öğrenciler, hedef dildeki sesleri ve yapıları tekrarlayarak öğrenirler. Bu yöntem, diyalogların ve kalıpların sıkça kullanıldığı, konuşma pratiğine odaklanmış bir yaklaşımdır. Davranışçılık, öğrenmenin dışsal uyaranlarla şekillendiğini öne sürer ve öğrencilere doğru tepkiyi vermeleri için pekiştirme yapılır. Bu yöntem genellikle öğrencilere doğru telaffuz ve kelime dağarcığı kazandırmayı hedefler.
Communicative Approach (İletişimsel Yaklaşım)
İletişimsel yaklaşım, dil öğretiminde amacın sadece dil bilgisi değil, aynı zamanda dilin etkin ve doğru bir şekilde kullanılabilmesi olduğunu savunur. Bu yaklaşımda, öğrenciler dil becerilerini gerçek hayat bağlamlarında geliştirmeye çalışırlar. Dil, bir iletişim aracı olarak görülür ve öğrencilerin dili, gerçek yaşamda kullanabilecekleri şekilde öğrenmeleri sağlanır. Bu yöntem, öğrencilere iletişimde etkin olmayı, hata yapmaktan korkmamayı ve dilin sosyal yönlerini kavramayı öğretir. Dil öğreniminin sonunda öğrencilerin pratik dil becerileri kazanmaları hedeflenir.
Total Physical Response (Tam Fiziksel Yanıt)
Tam fiziksel yanıt yöntemi, öğrencilerin beden hareketleriyle dil öğrenmelerini sağlar. Bu yöntemde, öğretmen öğrencilerin anlama ve konuşma becerilerini geliştirmelerini sağlamak için hareketleri ve komutları kullanır. Öğrenciler, öğretmenin verdikleri talimatları fiziksel olarak yerine getirir ve dil bilgisiyle ilgili anlamı beden hareketleriyle pekiştirirler. Bu yaklaşım, özellikle küçük yaştaki öğrenciler için faydalıdır ve dil öğrenmenin doğal bir şekilde gerçekleşmesini sağlar. Öğrenciler, kelimeleri ve dil yapılarını anlamaya başlar ve bu anlamları hareketlerle ilişkilendirerek öğrenirler.
Humanistic Language Teaching (İnsancıl Dil Öğretimi)
İnsancıl dil öğretimi, öğrencilerin duygusal ve kişisel ihtiyaçlarını dil öğrenme sürecine entegre etmeyi amaçlar. Bu yaklaşım, öğrencilerin özgüvenlerini ve motivasyonlarını arttırarak dil öğrenimini daha etkili hale getirmeyi hedefler. Dil öğretmeni, öğrencilerin aktif katılımını teşvik eder ve öğrencilerin duygusal durumlarını dikkate alarak öğrenme sürecine rehberlik eder. Bu yöntem, öğrencilerin dil öğrenmeye daha istekli olmalarını sağlar ve onların kişisel deneyimlerini dil öğrenme sürecine dahil eder. Dil öğreniminde, öğrencinin içsel motivasyonu ve duygusal yanıtları büyük önem taşır.
Task-Based Language Teaching (Görev Tabanlı Dil Öğretimi)
Görev tabanlı dil öğretimi, dil öğretiminde dil becerilerini gerçek yaşam görevleri ve aktiviteleri aracılığıyla geliştirmeyi amaçlar. Bu yaklaşımda, öğrenciler dili kullanarak belirli bir görevi yerine getirmeye çalışırlar. Öğrenciler, dil öğrenme sürecinde daha aktif bir rol üstlenirler ve dil becerilerini bir amacı gerçekleştirmek için kullanırlar. Görev tabanlı dil öğretiminde, dil öğretmeni görevlerin planlanmasında rehberlik eder, ancak öğrencilerin dili kullanarak öğrenmelerine olanak tanır. Bu yöntem, dilin işlevsel ve pratik yönlerine odaklanır ve dilin günlük yaşantıda etkin bir şekilde kullanılmasını amaçlar.
Richards, J. C., & Rodgers, T. S. (2014). Approaches and Methods in Language Teaching.
Second Language Learning and Language Teaching: Vivian Cook